Kategori: BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bir müslümanın her hayırlı işinin başı olan besmelenin anlamı herkes tarafından bilinmeli ve her işimize öncelikle besmele ile başlamalıyız. Hayvanlarımızı keserken Allahın adını anmamızın farz olması gibi bazı durumlarda Allahı adını anmamız farzdır.
Yazıya başlarken bir müslümanın her hayırlı işinin ifadesini kullandım, bir müminin her ameli hayır değildir, dünyada imtihan olupta hiç günah işlemeden hata yapmadan ahirete intikal eden peygamberler, veliler, alimler de dahil olmak üzere tek bir kimse dahi yoktur. Bu dünyaya gelen ve imtihan olan her insan az da olsa çok da olsa günahlar hatalar işlemiştir. Kimi günaha batmıştır cehennem azabından hiç kurtuluşu yoktur, kimi çok günahlar işlemiştir fakat imanlı bir şekilde ahirete intikal etmiştir, kimi az da olsa günahlar işlemiştir ve günahları başkalarıyla karşılaştırıldığında çok hafif kalmakla birlikte Allah’a imanının kuvvetinden dolayısıyla Allah’ın azabından duyduğu korkunun etkisiyle karşılaştırıldığında hafif kalan günahlarından çok büyük bir pişmanlık duyar, çok istiğfar eder ve çok tövbe eder. Peygamberler ise zaten büyük günahlar işlememiştirler, Allah onları büyük günahlardan korumuştur; hatta günah işlemezler sadece hatalar yapabilirler, hataları dahi olmasa zaten melek hükmünde olurlar. İnsanın bu kadar kıymetli, değerli olmasının meleklerin günahsız oldukları halde günahkar bir varlık olan insana secde etmesinin pek çok hikmeti vardır inşallah bir başka yazının konusu olur ama burda değineceğimiz en önemli hikmeti cezalandırılabilir olması. Allahu Tealanın yer yüzünde üstün bir varlık olarak yarattığı her şeyi kendisinin hizmetine verdiği insanoğlu hayvanların dahi yapmadığı her türlü pisliği yapar, kan döker, kainatın
yaratıcısını inkar eder hatta ona meydan okur. Yukarıda cezalandırılabilir olmasını belirttik yani Allahu teala Hz.Adem(a.s.)’dan bu yana bütün insanlık tarihi boyunca insanları cezalandırmıştır, tarih bize bunu anlatır zaten. Dünyanın neresine bakarsak bakalım helak olmuş, azaba uğramış cezalandırılmış kavimlere rastlarız. Bu illaki gökten taş yağmasıyla yani Allahın doğa vasıtasıyla verdiği bir azap şeklinde olmayabilir; iki toplumun birbirleriyle haksız yere savaşması ve bunun sonuçlarıda cezadır. Tarihte haksız yere kan döküpte istediğini alabilen kimse yoktur, hepsi sonunda hüsrana uğramıştır. Tarih dünyaya meydan okuyanlarla doludur fakat bu meydan okumalarının sonuçları hep aynıdır başladıkları yere geri dönerler hatta daha da aşağılara düşerler dünyadaki cezalarını alırlar olan boş yere ölen, yaralanan insanlara ve onların yetim çocuklarına dul kadınlarına olur. Bu şekilde insanlar cezalandırılabir olmalarından dolayı ve insanların çoğunun günahkar olmasından dolayı işte içlerinden çıkacak Allahın halis kulları meleklerden de üstün olmuş. Ceza sadece azap anlamında değildir, evet türkçemizde bu anlamda kullanırız ama kuran-ı kerimde karşılık anlamındadır yani basitçe kafirlerin karşılığı cehennem müminlerin karşılığı cennet gibi tabi bu kabaca ifadesidir, yaptığımız amellerin karşılığıda denebilir, cennetteki nimetlerde müminlerin salih amellerine karşılık cezalarıdır arapçadaki anlamıyla. Allahu tealanın müthiş yetkiler, kuvvetler verdiği; dünyaya hükmeden insan sonuçta sadece Allahın kuludur yaptığı herşeyin karşılığı kendisine azap veya nimet olarak dönecektir işte insanı bu kadar önemli kılan budur, önceki cümlelerde de değindiğim gibi Allah’a bile kainatın yaratıcısına bile meydan okuyabilen insan bunun karşılığını acı ve ebedi bir azapla alabilmekte ve Allahtan başka hiç bir gücün olmadığı hiçbir kuvvetin olmadığı kendisine meydan okuyabilecek bir varlığın olamayacağı gerçeği insanın varlığıyla görülebilir. Böylece
Allahın Kahhar, Muntakim, Cebbar gibi isimlerine şahit oluruz. Yaratan ve mutlak güç sahibi olan Allahtan daha büyük bir güç olamaz ve kimse ona meydan okuyamaz, kimse onu inkar edemez; belki son nefesine kadar inkar edebilir ama asıl hayat olan ahiret hayatında inkar edemez sadece azap çeker durur buda Allahın mutlak gücünü tekrar tekrar gösterir işte bu yüzden insan önemli bir varlık, Allahın emirlerinin dışına çıktığı halde günahlar işlediği halde hatta Allahın huzuruna çıkıp ibadetini yapıp pişman olup sonra tekrar tekrar aynı günahları işleyebildiği halde.
Müminler de müslümanlarında maalesef her işleri hayırlı olamamaktadır. Bazen bir müslümanı büyük bir günah işlerken görebilmekteyiz, boş işlere aldanmış vaziyette görebilmekteyiz. Peki mademki insanın en önemli özelliği cezalandırılabilir olması o zaman hayırlı olmayan hatta günah olan bir işe başlarken neden besmele çekilmez? Günahlar ya imansızlıktan yada şeytana uymaktan kaynaklanır. Bir kafir eğer besmele çekerek günaha başlıyorsa ya dalga geçiyor demektir yada o kişi kafir değildir.Hiç bir insan kalpten Allahın adıyla hareket ederek günah işlemez,burda kastettiğimiz sadece dille besmele değildir.
Burda kastettiğimiz besmele kişinin Allahın adıyla hareket etmesidir, hem kalbiyle hem aklıyla. Eğer kişi kafir değil fakat günaha yöneldiyse buda şeytana kanması sonucu olur, eğer Allahın adını anarsa Allaha dönerse,Allahın izniyle günahtan kendisini kurtarır. Allah kendi adıyla hareket eden kendisine tevekkül eden bir şahsı neden günaha sevk etsin, Allah bu kişiyi rahmetiyle kendisine döndürür ve içinde bulunduğu yoldan kendisini kurtarır. Ayeti kerimede Allahu teala şeytanın, Allaha iman eden ve Allaha tevekkül edenler üzerinde hiçbir hakimiyetinin olmadığını buyuruyor .İşte müminlerin salih amelleri hayırlı işleri besmeleyledir. Besmele ile başlayan kişi Allaha iman eden ve hayırlı amelinde Allaha tevekkül etmiş kişidir.

Besmeleyi kabaca işyerini açarken veya kontağı çevirirken Bismillahirrahmanirrahim demek olarak anlamamalıyız besmele kalben,zihnen,aklen,ruhen Allahın adıyla hareket etmek amel etmektir, onun rahmetine sığınmak onun korumasına sığınmaktır.
Peygamber efendimiz hadis-i şerifinde”besmelesiz iş ebterdir yok olmaya mahkumdur” buyuruyor. Allahın adıyla başlamadığımız her iş Allahın gazabına uğramakta yada bereketsiz bırakılmaktadır. insanın yaratılma gayesi Allaha ibadet etmektir, eğer biz Allahı bırakıpta nefsimizle hareket edersek, Allahın adıyla hareket etmezsek, onun için salih ameller işlemezsek, Allah tarafından cezalandırılmamız kulluğumuzun gereğidir. Kainat Allahın adıyla hareket eder, yani Allahın emirlerini yerini getirir, onun isimlerinin sıfatlarının yansımasını üzerinde gösterir, kendi başlarına hareket etmezler sadece Allahın adıyla hareket ederler, bu mükemmel intizamın düzenin sırrı budur. Eğer kainat içersinde tek bir varlık Allahın adıyla değilde kendi başına hareket etse ki böyle birşey sadece insanlar ve cinler için geçerlidir anında yok olur,
geçersiz kalır. Örneğin Dünyanın yörüngesinde ufak bir değişiklik olsa hayat yaşanmaz hale gelir. İnsanlar ve cinler dışındaki varlıklarda Allahın emri dışında hareket etmek yoktur, Allahın emirleri dışına çıkamazlar, Dünyanın yörüngesiyle ilgili verdiğimiz örnek Allahın en mükemmel şekilde gezegenleri yörüngelerine oturtmasıyla ilgilidir, kendi başlarına hareket ederek Allahın takdir ettiği yörüngenin dışına çıkabilme kapasitelerinin olması söz konus değildir. Melekler de Allahın emirleri dışına çıkamazlar her zaman Allahın adıyla hareket ederler,kendi başlarına yapabilecekleri bir şey yoktur çünkü
ihtiyaçları yoktur. Hadis-i şerifte yok olmaya mahkumdur ifadesi geçiyor yani yoktur anlamına gelir illa olursa yok olur anlamına değil insan ve cinlerde böyle bir durum oluştuktan sonra yok olur ins ve cin dışında zaten olamaz yani yoktur anlamındadır. İnsan ise her zaman Allahın adıyla hareket etmemektedir, bazen kendi nefsi adına bazen bir başkasının nefsi adına bazen şeytan adına bazen şeytani tagutlar adına hareket etmekte ve sonu hep ebter olmaktadır. Çünkü inanların yaratılma gayesi kulluk etmeleridir bununda gereği herşey kendisinin hizmetine verilen ve Allahın emirlerinin dışına çıkabilen insanın mükafatlandırılması ve cezalandırılmasıdır. Mükafatımız Allahın yardımını inayetini görmemiz ve nimetini karşılığını almamız, cezamız da yaptığı yanına kar kalmadı deyiminde ifadesini en güzel şekilde gördüğümüz gibi amelimizin sonunda ellerimizin boş kalmasıdır ve ayrıca Allahın bu dünyada yada ahirette cezası azabı vardır.
Besmelesiz işler şeytani işlerdir şeytanın ise sonu bellidir, sonu cehennemde bitecektir. Besmele ile başlayan yani Allah için yapılan işler ise Allahın meleklerinin yardımını görür. Allahu teala her salih amel işleyene ecrini mükafatını fazlasıyla verecektir, şeytan Allaha sığınanlara hiçbir zarar veremez. Allahu teala nahl suresi 97-98-99. ayetlerde önce her salih amel sahibine ecrini vereceğini açıklıyor daha sonra salih amellerin anahtarı olan kuran-ı kerimin nasıl okunacağını açıklıyor. Salih amellerin başlangıç noktası olan kuran-ı kerimin Allaha sığınılarak okunacağını açıkladıktan sonra yüce rabbimiz şeytanın iman edenlere ve rablerine tevekkül edenler üzerinde bir hakimiyetinin olmadığını açıklıyor. Şeytanda bir imtihan aracıdır rabbimiz bizden iman ve kendisine tam tevekkül bekliyor, kendisine istiaze etmemizi yani şeytandan ve şeytanlardan tamamen rabbimize sığınmamızı istiyor, ayetteki feste’iz emrinin gereğini e’uzu besmele ile yerine getiririz.Her işimize başlarken Allahın adıyla başlamalıyız ifadesi böylece daha fazla anlam kazanıyor. Allahu teala salih amel işleyen erkek ve dişi olsun mümin herkesi güzel bir hayatla dirilteceğiz buyurduktan sonra, kuran okunduğu zaman şeytandan kendisine sığınmamızı emrediyor, biz öncelikle kurandan başlamalıyız. fıkıhta da olduğu gibi önce kurana bakılır sonra hadislere bakılır ve böylece devam eder, bizde hayatımızda öncelikle kuranla başlamalıyız ve kurana da Allahın adıyla başlamılıyız,
onun rızası için okumalıyız. Allah güzel bir hayatla bizi dirilteceğini ve herkese ecrini yaptığının en güzeliyle vereceğini, yaptıkları güzel amellere karşılık vereceğini buyuruyor, daha sonra bunun nasıl olacağını bize açıklıyor. Yüce rabbimiz hemen kuran okuduğun zaman buyurarak dikkatlerimizi kurana çekiyor. Tabi burdaki ifade hepimize fakat öncelikle peygamber efendimize, kuranda pekçok ayette hitap farklı olur. Fakat bu diğerlerini ilgilendirmeyeceği anlamına gelmez belki daha çok ilgilendirir, tek fark ayeti anlarken farklı şekilde anlatılır yoksa hitap herkesedir, bütün müminleredir. Bu detay çok ince hatta bu bahiste açılması gereksiz gibi görünsede bazı ayetlerde bu hitap meselesi çok önemli olmaktadır. Bu ayetle ilgili olarak fazla detaya girmiyorum, burdaki kuran okuduğun zaman ifadesi bütün müminleri bir önceki ayette ifadesi geçtiği gibi kapsar. Öncelikle hayat-ı tayyibe ile ve yaptıkları salih amellerin daha güzeliyle, yaptıkları güzel amellerin güzellikleriyle ödüllendirilecek olan insanlar kuran-ı kerim ile muhatap olmalıdırlar. Öncelikle Allaha sığınıp kuran ile muhatap olmalıdırlar, Allahu teala doğrudan kuran okuduğun zaman ifadesi ile buyurarak salih amellerin kaynağı olarak Allaha sığınarak kuran okumamız gerektiğini ifade ediyor. Salih ameller Allah için yapılır Allahu teala ile muhatap olmanın yolu ise kuran okumaktır, kuran okumanın yolu ise öncelikle Allaha sığınmaktır. İman edenlerin ve rablerine tevekkül edenlerin üzerinde şeytanın hiçbir hakimiyeti yoktur. Gördüğümüz gibi şeytan sadece bir imtihan vesilesidir etkisi gücü sınırlıdır. Biz Allahın ismiyle başladığımız zaman, ona sığındığımız zaman, ona iman edip ona tevekkül ettiğimiz zaman işimizin sonu hayırlı amellerimizin karşılığında mükafatlandırılmaktır, berekettir. Aksine bunları yapmadığımız zaman işimiz şeytan gibidir yani ebterdir. Şeytan maalesef çok büyük bir güç gibi görülmektedir, adeta ondan bir kurtuluş yok gibi düşünmekteyiz bazen, namazımızda bile bize musallat olabiliyor, halbuki Allaha tam bir tevekkül ve tamamen ona sığınmakla şeytanı devre dışı bırakmaktayız şeytan aslında bu derece acizdir. Şeytanın hem kendisi hem işi hemde yaptırdığı şeytanlıklar tamamen Allahu tealanın bazı isimlerinin ayinesi olarak göründükten sonra zaten Allah tarafından bitirilmekte dolayısıyla besmelesiz her iş, yani içinde imanın tevekkülün kuranın olmadığı her iş şeytan gibi ebterdir.
Sure veya âyet okumaya başlarken Euzü okumak vacip, Fatiha okumaya başlarken Besmele okumak da vacip. Diğer surelere başlarken Besmele okumak sünnet,Namazda, Sübhaneke okuduktan sonra Euzü Besmele okumak sünnettir denmiş. Nahl suresi 98. ayette gördüğümüz gibi kuran okuyacağımız zaman Allaha sığınacağız. Sözlü olarak söylemeyi unutmuş olabiliriz önemli olan kasıtlı olarak söylememektir. Euzu okumanın vacip olması belki bundan dolayıdır. Surelerden önce besmele okunması mevzuunda
surelerin bir parçasıdır(malum olduğu üzere bir sure hariç) isteğe bağlıdır fakat içimizden Allaha sığınmak nahl suresindeki bahsde açıkladığımız gibi önemli olduğundan vacip olarak belirtilebilir. İçimizdende okuyabiliriz sesli olarak okuduğumuzda.